Cengiz Han filmi Moğolistan’ı turistlerin gözdesi yaptı
Uçsuz bucaksız bozkırların ülkesi Moğolistan, kadim tarihi ve kültürü ile ilgi çeken bir ülke. Cengiz Han filmi ile yeniden dikkatleri üzerine çeken Moğolistan’da hâlâ yaşayan göçebe kültürüne, turistler büyük ilgi gösteriyor.
Uçsuz bucaksız bozkırlara ve kadim bir tarihe sahip Moğolistan, son günlerde adından çokça söz ettiren Rus-Kazak-Moğol yapımı sinema filmi Cengiz Han ile birlikte yeniden gündeme geldi. Bu topraklara ayak basar basmaz kendinizi tıpkı filmdeki gibi bir hikayenin içinde bulmanız mümkün. Filmde, tarihin en büyük kara imparatorluğunun kuruluş hikâyesi ve Cengiz Han’ın hayatı anlatılsa da Moğol kültüründen ve burada yaşayan insanlardan etkilenmemek mümkün değil. Fakat Türkiye’den bu bozkır ülkesine ulaşmak için hayli zahmetli. Başkent Ulanbator’a, İstanbul üzerinden Moskova aktarmalı bir uçak yolculuğu yapılıyor. 12 saat süren yolculuktan sonra Moğolistan topraklarına ayak basılıyor.
Cengiz Han Havalimanı’ndan şehir merkezine yavaş yavaş ilerlerken, insanları eski Sovyet döneminden kalma büyük bir fabrika karşılıyor. Bu fabrika, şehrin sıcak su ve ısınma ihtiyacını karşılıyormuş. Ulanbator, 50’li yılların Avrupa başkentlerini andırıyor. Mimari yapı oldukça eski ve karışık. İnanç yapısını ise Şamanizm ve Budizm şekillendiriyor. Şehrin pek çok yerinde Budist tapınakları var. Şehirler kalabalık değil, ancak başkentte trafik oldukça yoğun. Trafik sağdan akarken bazı otomobillerin sağdan direksiyonlu olması bir hayli ilginç.
Moğolistan, Sovyet rejiminin yıkılmasından sonra liberal ekonomi modelini uygulamaya koymuş. Ülkenin ekonomisi gıda, tekstil, kömür madenciliği ve hayvancılığa dayalı. Özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’yle çok iyi ilişkileri olan Moğolistan’da Çincenin ikinci dil olarak kabul edilmesi için büyük bir çalışma devam ediyor. İşsizlik en önemli sorunlardan. Moğol halkı için hayvansal ürünler büyük önem taşıyor, et en önemli gıda maddelerinin başında geliyor. 1 milyon 565 bin km2 yüzölçümüne karşılık 2 milyon 182 bin nüfusuyla orta asya bozkırlarının en tenha ülkelerinden biri olan Moğolistan, demografik yapısı itibarıyla da bir hayli ilginç. Nüfusunun yüzde 76’sı Halha Moğolları, yüzde 8’i diğer Moğollar, yüzde 5’i Kazak Türkleri, kalanı diğer Türkler, Ruslar ve Çinlilerden oluşuyor.
Moğollar tarihleriyle adeta iç içe yaşıyorlar, Moğolistan’ın hemen her yerinde büyük fatihleri Cengiz Han’ın heykellerini görmek mümkün. Moğol kimliğinin oluşmasında Cengiz Han’ın büyük seferinin ve kurduğu imparatorluğun büyük etkisi var. Türk tarihi açısından öneme sahip Orhun Yazıtları da Moğolistan sınırları içerisinde yer alıyor, Başkent Ulanbator’dan Orhun Yazıtları’na gitmek hayli zor. Yaklaşık 8 saat süren ve 450 km’yi bulan yolun büyük kısmı bozkır içerisinden arazi araçlarıyla geçiliyor. Uçsuz bucaksız bozkırlarda yapılan yolculuk boyunca hemen her tarafta ismine ‘Prezevalski’ denen yabani atları sürüler halinde görebiliyorsunuz. Küçük başlı ve kısa kulaklı bu atlara Moğol yaban atı da deniliyor. Cengiz Han’ın büyük seferinde bu atlarla hiç durmadan 600 km yol yaptığını anlatılıyor. Atlar, Moğollar için çok büyük bir önem taşıyor; atlara olan bağlılıklarını bugün de yitirmemişler. At, Moğol kültürü içersinde hâlâ çok önemli bir yere sahip. Hayvancılıkla uğraşan yerel halk ve göçebe kültürü, Moğolistan’ın en önemli turizm ürünü olarak göze çarpıyor. Göçerler geleneksel yaşayışlarını aynen sürdürüyorlar. İnek, deve, keçi ve at yetiştiriyorlar. Hayvanlarını beslemek için yılın değişik zamanlarında göç ediyorlar. Göçerler, Moğolcada yurt adı verilen ‘ger’ denen geleneksel çadırlarda yaşıyor. Çadırlar, bozkır hayatına göre oldukça konforlu; bazı çadırlara güneş panelleri takılarak elektrik bile üretilebiliyor. Moğolların yemek kültürünün temelini ise eski savaşçı kimlikleri oluşturuyor. Savaşlarda askerler, avladıkları hayvanların etlerini buldukları sebzelerle karıştırarak bir tür barbekü hazırlarlarmış, tencere olarak kalkanlarını, çatal yerine de bıçaklarını kullanırlarmış. Moğollar için et en vazgeçilmez gıda maddesi.
Bozkırdaki hareketli yolculuğumuz Moğolistan’ın en büyük Budist tapınağı olan Erdenezuu da bir mola veriyor. Çok görkemli bir tapınak olan Erdenezuu, Moğolistan’ın uzak bölgelerinden gelen ziyaretçilerle dolup taşıyor. Kısa süren tapınak ziyaretinin ardından yine zorlu yolculuğa devam ediyoruz. Yaklaşık 80 km sonra, anıtların bulunduğu bölgede Türkiye Cumhuriyeti adına Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) tarafından yapılan müzeyle karşılaşıyoruz. İçinde orijinal anıtların yer aldığı yapının hemen yakınında yazıtların dikili olduğu yerleri görebiliyorsunuz. Anıtları korumak için yapılan binanın Çin mimarisinden esinlenmesine biraz üzülsek de ata yurdumuzun bu güzide yerlerini görmek insanı mutlu ediyor.
ORHUN YAZITLARI
Orhun yazıtları, Göktürk İmparatorluğu’nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaş. Moğolistan’ın kuzeyinde, Baykal Gölü’nün güneyinde, Orhun Vadisi’ndeki Koşo Çaydam Gölü yakınlarındalar. Bu yazıtlardan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları, Koşo Çaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk yazıtları ise, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı’nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesinde yer alıyor. Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler verıyor. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazıtlarda kullanılmış. Burada kullanılan yazı dilinin olgunluğu ve zenginliği, Türkçenin daha eski tarihli yazılı eserlerinin de bulunduğunu gösteriyor.
Alıntı kaynağı
Yorumlar
Yorum Gönder